BABALAR GÜNÜ GELMİŞ NEYİME
Babamdı o, dağımdı benim.
Sığınacak liman, dostumdu benim.
Bir güçtü bana, güvenimdi benim.
Sevgili babacığım küçükken hep yurtdışındaydın. Senede bir
ay görüşme şansımız oluyordu. O zamanlarda baba kavramı kafamda pek
oturmuyordu.
Eskiden adetti ya nasıl kahrolası bir adetse? Babalar ve
analar çocuklarını sevmez, sevemez çünkü ayıp sayılırdı. Sevilmeye başımızın
okşanmasına ihtiyaç olduğunda sevgiden, şevkatten, merhametten yoksun yıllar…
İlk-orta-lise –üniversite- hayat… Üniversite yıllarında
anlıyorum babanın ne demek olduğunu. O zamana kadar sert, otoriter, dediğim
dedik bir adam… Sevgiden içi parçalanmasına rağmen sevgisini gösteremeyen baba…
Üniversite yılları ve babamla arkadaşça her şeyi rahatça konuşabildiğimiz güzel
yıllar. Meğer babam dağ gibi bir adammış. Güçlü, kuvvetli, maharetli ve mangal gibi yürekli adammış…
Üniversite biter ve tayin bekleriz birlikte. Fındık
olmamıştır o yıl. Emekli de olamamıştır henüz. Cepte para da yoktur ve baba
hüzünlüdür. Ama yolcu edilecek ve cebine para konulacak bir evlat vardır. Çeker
ahırdaki ineğini ve oracıkta satar. Eline aldığı 30.000 lirayı dokunmadan verir
bana. Adeta konuşmadan gözleriyle “ İneği satarak bu parayı veriyorum.” Bunu
söylerken “Elin bollaşınca, maaşını alınca paramı gönder” demek ister…
Bu hal beni çok etkilemiştir. Gözlerim buğulanmış ve hakim
olamadığım gözyaşları dökülüvermişti yanaklarımdan aşağı… Sarılırım sıkıca
boynuna ve öperim ellerini. Helallik isterim ondan ve derim ki, maaşımı alır
almaz sana para gönderirim… Baba da insandır nihayet, duygulanır ve kendini
tutamaz boşanır gözyaşları…
Baba kavramı daha da büyür gözümde. Cebinde yoktur ama eline
geçen ilk parayı hiç tereddütsüz bana vermiştir. Bu hareket içime oturmuş ve çok
duygusallaşmış olacağım ki, tayin yerim olan Kars’a varana kadar kimselere
göstermeden ağladım.
Aradan yıllar geçtikçe büyür babam gözümde. Büyük adamdır.
Az konuşur, öz konuşur ama doğru konuşur. Anlayamadığım, kabullenemediğim bir
konu vardır. Babam hep haklı çıkar. Tartışmada, konuşmada, karar vermede, onun
kararı uygulanmasa da sonunda o hep haklı çıkardı. Yıllar birbirini kovalamaya
ve babam haklı çıkmaya devam etti. Sonradan anladım ki, tecrübe demek ki bu
imiş. Hayatın çemberinden geçmiş ve yaparak yaşayarak öğrenmiş Koca Çınar…
Yaptığım incelemeler ve gözlemler sonunda babamın köy
standartlarında çok üstün bir kişiliğe sahip olduğunu gördüm. Tehlikeyi, ya da
olacakları önceden görebilen ve sorun çözme kabiliyetine sahip örnek insandı.
Çevresindekilerin “Bilirkişi” olarak gördüğü ve müşkül durumda yardım
istedikleri bir insandı.
Doğumundan ölümüne kadar 83 yıl çileli bir ömür süren, kale
gibi adamdı babam. Gölgesi bile yetermiş aleme şimdi anlıyorum. Zaman ilerledikçe
daha çok anlıyorum ve arıyorum, ihtiyaç duyuyorum.
Her gece dualarımızdasın. Çocuklarla birlikte seni hiç bir gün
Kur-an’sız ve duasız bırakmadık, bırakmayacağız. Ancak bunu yapabiliyoruz.
Mekanın Cennet, ruhun şad olsun Koca Çınar…
Allah gani gani rahmet eylesin efendimize komsu eylesin
YanıtlaSil