Günü birlik Abant Gölü ve çevresi, Akkaya Travertenleri ile Hayrettin Tokadi Hazretlerini ziyaret kısa bir sonbahar günü için ideal sayılır.
Amaç biraz şehrin dışına çıkmak, daha da önemlisi öğrencilere verdiğim "Sonbahar Gözlemi" adlı ödevle ilgili de bir şeyler bulmaktı.
Sonbaharı hayal ederken iki mevsimi birden görüntüleme şansı yakaladık. Biz gitmeden önce Aban'ta biraz kar yağmış ve ara ara güzel görüntüler oluşturmuştu.
Hem sonbahar hem de kış görüntülerini yakalamak çok keyifli oldu.
Akkaya Travertenleri çok duyulmuş bir yer değildi. Ben de bu gezi sırasında öğrendim. Hedefim Abant'tan sonra Gölcük Gölü ve Tabiat Parkı idi ama tabelayı görünce gölü bir başka zaman ertelemek zorunda kaldım.
Belki küçük ama İstanbul'a yakın ve ulaşımı kolay olan bir yerde böyle bir güzelliğin olması büyük bir avantaj diye düşünüyorum.
Ziyaretiniz sırasında travertenleri ve yer yer oluşmuş mağaraları ziyaret edip ayak dinlendirme çeşmelerinde kadın erkek ayrı ayrı ayaklarınızı suya sokup dinlenebilme şansı da çok güzel.
Hem de bütün sular sodalı ve içilebilir. Çeşmeden istediğiniz kadar doğal sodalı su alabilir ve içebilirsiniz. Suyu da çok beğendim. Hafif ve içimi çok rahat.
Ayrıca yaz mevsimleri için sodalı sudan oluşan havuz da ziyaretçilerin hizmetinde. Bence bu da muazzam bir fırsat. Sanırım aradaki paravanla kadın erkek ayrı olarak havuzdan istifade etme şansı da var.
Bir de travertenlere giderken hazırlıklı gitmekte fayda var. Ben tesadüfen gittiğim için hazırlıksızdım. Oldukça fazla miktarda barbekü var. İstediğiniz gibi mangalınızı yapabiliyor ya da tesislerden yararlanabiliyorsunuz.
Gölcük Gölüne giderken tabelayı yakalayan eşime çok teşekkür ediyorum. Yoksa bu güzelliği görmeden geçecektik.
Akşam yakın olduğu için diğer gezileri iptal edip İstanbul'a dönme kararı almıştık. Yine bir tabela adeta bana da uğrayın der gibi bize bakıyordu. "Hayrettin Tokadi Hazretleri" türbesine gider yazısı yönümüzü o tarafa çevirmemizi sağladı.
E5 karayoluna çok yakın bir yerde olan türbeyi hiç böyle düşünmemiştim. Ormanlık alanda mesire yerleri, hediyelik eşyalar, aş evleri, ibadethane ve lavabolarıyle tam bir dinlenme yeri olmuş.
Dualarımızı ettikten sonra kısa bir gezi de burada yaptık. Öğrenciler için görüntüler aldıktan sonra akşam namazını da sonbahar yaprakları içinde kılarak İstanbul yollarına düştük...
Gölün kenarındaki sazlıklar kurumuş sanki onlar da sonbahar mevsimine hazırlık yapmışlar.
Nereden bakarsanız bakın muhteşem bir manzara var.
Kahvaltı yapmak için uygun bir yer ararken boş durmamak lazım.
Ağaçların güzel manzarasına kayıtsız kalamazdık.
Bir an içimden bu güzel tabiat harikası daha güzel değerlendirilemez mi diye geçti.
Meşe ağaçları oldum olası hep ilgimi çekmiştir. Sağlam ve güçlü oluşu nedeniyle bizim oralarda balta, tırpan ve kazma saplarını meşeden yaparlar. Uzun yıllar kullanılır.
Bu karede sonbahar mevsimi işte ben buradayım diyor. Ağaçların yaprakları tamamen yerlere serilmiş durumda.
Yerdeki görüntü hoşuma gitmese de gölün hatırına...
Muhteşem ağaçların arasında yolculuğa devam.
Bardak olmayınca su nasıl içilir? Bir de ona bakalım.
Arka planda boylu boyunca yatan ağacı merak ediyorum.
Salıncak kurmak için ideal bir ağaç buldum.
Arka plandaki ağacı incelemem lazım.
Ağacı devrilmiş olarak görmek bizleri çok üzdü. Belki üzülmeye gerek yoktu çünkü ağaç kendisi devrilmiş ve yerine yenileri yetişecekti. Heybetle yata ağacı görünce adımlayarak ölçmek geldi içimden. Tam altmış adım geldi ağaç yani yaklaşık 45 metre uzunluğunda....
Bu güzel ağacın birileri tarafından yıkılmaması, doğal yollardan devrilmesi en azından yüreğimizi rahatlattı.
İşin en güzel tarafı sonbahar yaprakları üzerinde yürüdükten sonra onları havaya savurmak.
Sonbahar gözlemleri ile meşgul olurken birden karla karşılaşmak da çok hoş bir sürpriz oldu.
Az da olsa kar görmek insanın içindeki mutluluk hormonlarını harekete geçiriyor.
Bir tarafta sonbahar ve güneşli bir günle yaz mevsimini de yad ediyorsunuz. Diğer taraftan yerdeki karlara bakarak ve basarak kış mevsimini yaşıyorsunuz.
Her bir karesini yakalamaya çalıştım.
Az da olsa temizliği, dinginliği yaşatıyor inşana.
Burada bir an çocukluğuma gittim. Naylon torbaları altımıza alıp kaydığımız ve her seferinde sırılsıklam eve döndüğümüz o en masum zamanlar...
Ve karda yürümek, bastığın zaman çıkan kart kurt sesleri muhteşem!
Tamamen tesadüfen gördüğümüz Akkaya Travertenleri
Gezilmeye değer dedik ve burayı önceledik.
Belki çok büyü değil ama travertenlerin tüm özelliklerini taşıması harika!
Ve girişte verilen bilgi ile daha da hevesleniyorsunuz. Çünkü ortamdaki tüm sular sodalı ve içilebilir.
Sodalı olarak akan sular yamaçlara doğru verilerek akması sağlanmış. Akan yerlerde beyaz traverten görüntüleri oluşmuş.
Geçmiş yıllara ait akıntılar neticesinde oluşan küçük mağaralar da dikkat çekici.
Karanlıkta resim güzel olmasa da hatırası var diye çekmeye devam ediyoruz.
Bazı mağaralar daha derin, geriye doğru gidildiğine devam eden ama daralan bir yapısı var.
Görüntüler hem traverten hem de karla karışınca biraz daha ilginç olmuş.
Kar ve traverten karışımı biraz uzaktan bakılınca daha güzel bir görüntü arz ediyor.
Her açıdan çekmeye çalıştığımız görüntüler umarım izleyenlerin hoşuna gider.
Hala sızıntıların olduğu ve başınıza şıp diye düşen bu küçük mağaralar çok hoş.
Sodalı sular aşağı doğru aktıkça geçtiği yerleri beyaza boyamış.
Muhteşem görüntüler
Bu mağaralara girmedim ama uzaktan güzel görünüyorlar.
Travertenler devam ediyor. Bazı yerlere su verilmediği için yer yer kurumuş ama eski görüntüler ve kireç kalıntıları çok güzel görüntüler sunuyor.
Bu kısımlarda renk tonları sanki biraz daha iyi gibi
Akşam güneşi de vurunca daha güzel görünüyor.
Burada bir küçük havuz var. Çıplak ayakla girip gezintiden yorulan ayaklarınızı dinlendiriyorsunuz. Hakikaten ayaklarınızı suya sokunca o rahatlığı hissediyorsunuz. Yolunuz buralara düşerse mutlaka ayaklarınızı sodalı suda dinlendirmeyi ihmal etmeyin.
Burası sürekli olarak akan soda çeşmesi yani doğal soda. İster avuçlayıp için ister kaplarınızı doldurun ve doğal sodadan bol bol için.
Tepenin çoğu yerine ara ara su verildiği için her tarafta beyazlıkları görmek mümkün.
Bu mağaraları da görüntülemeden geçmeye içim el vermedi.
Sanki kar yağmış gibi güzel bir görüntü
Suların kanallarla tepeye doğru salındığı kızımlar.
Her yer ayrı bir güzellik sunuyor insana
Bu görüntü çok hoşuma gitti ve paylaşmak istedim.
Tepenin alt kısımlarından çektiğim görüntülerden.
Çok güzel mağaralar
Yukarıdan aşağıya doğru inişlerde dikkat etmek lazım. Zemin ıslak olduğu için kayma tehlikesi var.
Bu mağaralar da görülmeye değer ve ilgi çekici
Hayreddin Tokadi Hazretlerinin türbesi civarında suni bir gölet ama doğal gibi duruyor.
Meşe ağaçları ilgimi çeker demiştim ya bu da onlardan bir tanesi değil tabi bu bir yabani fındık
Bu arada suni gölün kaynağını da bulmuş olduk. Bu oluktan akan
kaynak suyu gölün esas kaynağını oluşturuyor.
İlgin ve bir o kadar da güzel meşe ağacı. Zamanla içi oyulmuş ve kurumuş ama o yıllara inat yanlardan filiz verip tekrar hayata tutunmayı başarmış.
Çocukların ödevi için bir de lan-art yapalım dedik.
Yaprakların arasında pek görünmese de bir fikir verir diye düşündüm.
Türbe civarındaki birbirinden güzel ağaçlar.
Muhteşem bir yaprak yığını
Ağaçlar ve yerdeki yapraklar benim için çok anlam ifade ediyor.
Bu fotoğraf bence her şeyi anlatıyor. Sınıfta saatlerce anlatılan sonbahar bilgisinden daha etki bir kare
Bu videodan sonra da tekrar İstanbul yollarına düşelim artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder